Kadim Türk toplulukları, insanoğlunun dünya üzerindeki en eski kalıntılarının bulunduğu bir coğrafyada varlık göstermiştir. Bilim insanlarının ortak kanısına göre, Türklerin vatanı Merkezi Asya topraklarıdır.
Spesifik olarak, Türk varlığına Çin’in kuzey kesiminde, günümüz Moğolistan bölgesinde veya Altın ve Altay sıradağları gibi yükseltilerin sardığı Gobi ve Lob-Nor benzeri çöl sahalarından meydana gelen yüksek Asya’da rastlanır. Bununla beraber, geçmişlerinin birçok döneminde, ana yurtlarının çok uzağında; Çin surlarından Tuna nehri kıyılarına dek uzanan geniş bir sahada hüküm sürmüşlerdir.
Coğrafi Özellikler
Merkezi Asya’nın sınırları:
- Doğu: Kingan Sıradağları
- Batı: Hazar Gölü ve İtil (Volga) kıyıları
- Güney: Hindikuş ve Karanlık Sıradağları
- Kuzey: Sibirya düzlükleri
Bu kapsamlı arazide, Türklerin ilk yerleşim bölgesi; Altay-Sayan Dağları’nın kuzeybatı kesimi, Tanrı Dağları’nın kuzey bölgesi, Aral Gölü çevresi ve Hazar Gölü’nün doğu kısmı arasında kalan sahadır.
İklim ve Yaşam Koşulları
Bölgede kış mevsiminde -40 dereceye varan dondurucu soğuklar, yaz mevsiminde +40 dereceye ulaşan kavurucu sıcaklar hüküm sürer. Otlakların kısıtlı olması ve temel geçim kaynağı olan hayvancılık, toplulukları önce mera mücadelesine, sonrasında ise yaşam savaşına sürüklemiştir.
Göçlerin Nedenleri
Ekonomik Sebepler:
- Demografik artış sonucu toprakların yetersiz kalması
- Salgın hastalıklar
- Ziraat alanlarının yetersizliği
Siyasi ve Toplumsal Sebepler:
- Boylar arası çekişmeler
- Çin, Kitan ve Moğol tehditleri
- Özgürlük arzusu
Doğal Sebepler:
- Su kaynaklarının azalması
- Aşırı iklim koşulları
- Mera yetersizliği
Göçlerin Sonuçları
Bu göçler neticesinde Türk medeniyeti geniş alanlara yayılmış, yerli halklarla kaynaşarak yeni kültürler oluşturmuş ve çeşitli isimlerle devletler kurulmuştur. Bazı topluluklar milli kimliklerini yitirirken, dünya tarihini etkileyen Kavimler Göçü gibi önemli olaylara zemin hazırlamışlardır