II. Ahmet Döneminde gerçekleştirilen diğer yenilikler sırasıyla aşağıdaki gibidir:
- Kütüphanelerin açılması,
- İtfaiye teşkilatının kurulması,
- İlk defa çiçek aşısının uygulanması,
- İlk kâğıt fabrikasının kurulması.
Bu dönemdeki sanatçılar mimarlık, müzik ve edebiyat alanlarında bir dizi önemli eserler bırakmışlardır. Özellikle bu dönemin ardından saray ve yüksek sosyete arasında Batılılaşma eğilimleri belirginleşmiştir. Batı menşeli ürünler, dekoratif eşyalar ve sanat eserleri Osmanlı topraklarına girmeye başlamıştır. Bu dönem, Patrona Halil İsyanı (1730) ile sona ermiştir.
Osmanlı Devletinde Çiçek Aşısı Uygulaması
Çiçek hastalığı, bulaşıcı bir hastalık olduğundan, ortaya çıktığı bölgelerde hızla yayılmakta ve önlenmesi güçleşmekteydi. Bu sebeple, toplu yaşanan yerlerde, özellikle kapalı alanlarda aşının uygulanmasına daha fazla özen gösterilmekteydi. Örneğin, aşısız olan öğrencilerin sıkça bir arada bulundukları okullarda çiçek aşısı yapılması zorunlu hale gelmiştir. Bu kapsamda, olumsuz bir durumla karşılaşmamak için askeri ve sivil okullardaki öğrencilere aşılama yapılması talimatı gönderilmekteydi. Bu talimatlardan biri Tuna vilayetine yönlendirilmişti. Bu emir doğrultusunda, İstanbul, Eskişehir ve Bursa’daki askeri rüştiyelerde (askeri ortaokul) aşısız olan öğrencilerin aşılandığı, Maarif Nezâreti (Eğitim Bakanlığı) tarafından diğer bölgelerdeki askeri rüştiye öğrencilerine de çiçek aşısı yapılması önerisi ile, bölgedeki okullardaki öğrencilerin aşılama gerekliliği ortaya konmuştur. Ayrıca, Mecidiye kaymakamına da benzer bir emir gönderildiği anlaşılmaktadır (BOA.C.SH-22/1056).
Musul vilayetine gönderilen 8 Eylül 1901 tarihli belgede ise, askeri rüştiye öğrencilerinin çiçek aşısı olmadan mezun oldukları ve idadi (lise) kısmına geçiş yaptıkları, Süleymaniye’deki diğer çocuklar ve topluluğun da çiçek aşısı olmaksızın beklediği, hatta bu bölgede çiçek aşısını gerçekleştiren bir memurun dahi bulunmadığı ifade edilmiştir. Süleymaniye askeri rüştiye müdürü tarafından yazılan yazıda, bu durumun derhal düzeltileceği ve aşı uygulamasının bölgede yaşayan öğrenciler ile diğer halk için geçerli olmasının gerekliliği vurgulanmıştır (BOA. DH.MKT-2530/37).
Okullardaki aşılamanın takibi açısından, çocukların tamamına aşılama zorunluluğu getirilmiş ve aşı nizamnamesine göre aşılanan çocuklarla ilgili resmi bir belge düzenlenmesi yasal bir yükümlülük haline gelmiştir. Bu işlem, İdare-i Tıbbıye-i Mülkiye tarafından hazırlanmış belgelere çocukların isimlerinin yazılması ve mühürlenmesi ile sağlanıyordu. Bu işlem, yalnızca aşıyı yapan doktor veya aşıcılar tarafından gerçekleştirilebilmekteydi (Düstur 1937:273). Midilli askeri okulunda aşı yapılan öğrencilere dair 29 Eylül 1900 tarihli bir yazının, arşiv belgeleri arasında yer aldığı görünmektedir (BOA. DH.MKT-2408/80). Fakat aşı nizamnamelerine göre yalnızca öğrenciler değil, devlet memuru olacaklar, askeri hizmette bulananlar ve medresede eğitim görenlerin de aşılanması gerekli bulunmaktaydı. Aşısızları kabul eden amir ve sorumluların cezalandırılması gerektiği kaydedilmiş olup, bu nizamnamenin Osmanlı topraklarında doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığını denetleme yetkisi İdare-i Tıbbiye-i Mülkiye’ye verilmiştir (Düstur 1937:273-274).
Ancak, tüm çabalara rağmen, özellikle çocukların toplu halde bulunduğu okullarda çiçek salgınları nedeniyle önlemler yetersiz kalmış, bazen hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla okulların tatil edilmesi gerektiği görülmüştür. 3 Ağustos 1891 tarihinde Maarif Nezâreti’ne yazılan bir yazıda, Zabtiye Nezâreti’nden gelen bir talimat doğrultusunda, Hasköy ve Hasveli köyleri ile Akarca ve Kır mahallelerinde ortaya çıkan çiçek hastalığı yüzünden Temmuz ve Ağustos aylarında derslerin tatil edilmesi ve okulların kapatılması kararı alındığı bildirilmiştir. Bu şekilde, çiçek hastalığının daha fazla yayılmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır (BOA.DH.MKT-1436/64).