Hristiyan Misyoner Gruplar – Tarih Bilimi

Hristiyanlık, misyon yönü güçlü bir dindir. Hristiyan inançlarına göre İsa, Tanrı’nın kutsal mesajını insanlığa iletmek amacıyla yeryüzüne gelmiş ve havarilerini bu mesajı yaymak için dünyaya göndermiştir.
Bu konu, İncillerde şu şekilde aktarılmaktadır: “İmdi, siz gidip bütün milletleri şahit edin, onları baba ve
oğul, ruhulkudüs ismi ile vaftiz eyleyin, size emrettiğim her şeyi tutmalarını onlara öğretin ve işte ben
bütün günler, dünyanın sonuna kadar sizinle beraberim.” Hristiyanlıktaki misyonerlik faaliyetlerinin
temeli bu misyon anlayışına dayanmaktadır. Bu nokta, İsa’nın yeryüzündeki bedenini temsil eden kilise ile
misyonerlik faaliyetleri arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Bu faaliyetlerin öncüsü ise günümüzdeki Hristiyanlık anlayışının mimarı olan Pavlus’tur.

Dünya genelinde yayılma hedefi güden Hristiyanlık, pek çok bölgede misyonerlik faaliyetleri yürütmektedir. Ülkemizdeki ilk misyonerlik çalışmaları Osmanlı Devleti döneminin son yıllarında Ermeniler arasında başlamıştır. Katolik ve Ortodoks Hristiyanlar, Ermenileri kendi topluluklarına katmak amacıyla bu grup içinde misyonerlik faaliyetleri icra etmişlerdir. Bu çabalar sonucunda bazı Ermeniler Katolik olmuş ve ayrı bir Katolik Ermeni Kilisesi kurulmuştur. Fransa’nın girişimleriyle, bu kilise Osmanlı Devleti tarafından 1830 yılında ayrı bir cemaat olarak tanınmıştır.
Sonraki yıllarda ise Amerikalı Protestanların misyonerlik faaliyetleri sonucunda Protestan Ermeni Kilisesi ortaya çıkmış ve bu kilise de 1847 yılında İngiltere’nin isteği doğrultusunda Osmanlı Devleti tarafından tanınmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonraki yıllarda, Tevhiditedrisat Kanunu’na uymayan ve öğrencilere İncil okutan, onları ayinlere yönlendiren birçok okul kapatılmıştır. Bu okullardan biri olan Bursa Amerikan Kız Koleji, sistematik misyonerlik yaptığı gerekçesiyle Atatürk Döneminde (1928) kapatılmıştır. Ancak, ülkemizde Protestan gruplar misyonerlik faaliyetlerine devam etmeye çalışmışlardır. Bu gruplar arasında Babtistler, Adventistler ve Mesih İnanlıları gibi Protestan topluluklar dikkat çekmektedir.

Türkiye’de misyonerlik
çalışmaları yürüten Hristiyan
gruplar, çeşitli yöntemler
ve araçlar kullanmaktadır.
Misyonerler; ücretsiz İncil,
kitap, dergi, broşür, kaset,
CD gibi iletişim malzemeleri
dağıtmaktadır. Bu klasik
yöntemlerin yanı sıra sesli
ve görsel medya, İncil okuma
grupları ve Internet gibi
yollarla Hristiyanlaştırma
çalışmaları gerçekleştirmektedirler.

Hristiyan misyonerliğinin
belirgin özelliği, faaliyetlerinin
kurumsal düzeyde yürütülmesidir. Ayrıca dinî ve politik hedefleri de bulunmaktadır. Bu durum,
ülkemizde olduğu gibi dünya genelinde de misyonerlik faaliyetlerinin çeşitli örgüt ve kurumlar tarafından
finanse edilmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda acil yardım ekipleri oluşturan misyoner kuruluşları, felaket ve afetler sırasında insanlara maddi ve manevi yardım sağlamaktadır. 1999 Marmara Depremi sonrasında
ülkemize gelen bazı insani yardım grupları misyonerlik faaliyetleri yürütmüştür. Zor durumda olan insanların bu hallerinden yararlanmaya çalışan birçok misyoner, yardım gönüllüsü,
doktor, öğretmen ve hemşire gibi farklı meslek gruplarına mensuptur.

Misyoner kuruluşlar, faaliyetlerinin
siyasi ve ekonomik sömürgecilikle
ilişkilendirilmesinden dolayı yöntemlerini
değiştirmiştir. Bu amaçla, İncil’in
mesajının hedef ülkenin şartlarına
uygun hale getirilmesi ve misyoner aktivitelerinin
yerelleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun
yansımalarından biri, yabancı misyonerlerin
yerine, yerel kiliseler ve yerli Hristiyanlar
aracılığıyla bu faaliyetlerin yürütülmesidir.
Halkın tepkisini azaltma amacıyla, ev kiliseleri
ve yerli Hristiyanlar üzerinden misyonerlik
çalışmaları sürdürülmeye başlanmıştır.

Misyoner gruplarının kullandığı argümanlar,
faaliyetlerin yürütüldüğü ülkenin
şartlarına göre şekillendirilmektedir. Türkiye’yi
Hristiyanlığın merkezi olarak gören misyonerler, Kur’an-ı Kerim’in Hz. İsa’ya verdiği önemi vurgulayan bir propaganda yapmaktadırlar. Bu bağlamda, misyoner gruplar Kur’an’da Hz. İsa’nın sık sık bahsedilmesi, babasız olarak doğması ve yükseltilmesi gibi konuları çarpıtarak, Kur’an’ın kendi mesajlarını desteklediğini iddia etmektedirler.

Misyonerler, muhataplarına hitap ederken genellikle Hz. İsa’nın peygamber oluşuna vurgu yaparken, onun tanrılığına dair tartışmalara pek girmemektedirler. Hristiyanların üç tanrıya inanmadığını iddia eden misyonerler, bunun Müslümanların bir yanılgısı olduğunu öne sürmektedirler. Onlara göre Tanrı tektir; ancak üç kişilikten oluşmaktadır.16 Misyoner gruplar, muhataplarına merhametli ve sevecen bir Tanrı anlayışını benimsetmeye çalışırken, İslam’daki Tanrı inancını soğuk ve acımasız olarak eleştirmektedirler. Kur’an’ın aslını koruyamadığını ve Tevrat ile İncil’in de Tanrı’dan geldiğini ifade ederek, Kur’an-ı Kerim’in bu durumu onayladığını ileri sürmektedirler. Ayrıca Kur’an’daki bazı ayetleri bağlamından kopararak, Tanrı’nın Hristiyanlığı övdüğüne dair görüşler ileri sürmektedirler.
Misyonerler, etnik veya dinî azınlıklara, çoğunluğun onları sömürdüğü ve ezdiği şeklinde propaganda yaparak kaos ve çatışma ortamı oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Misyoner gruplar, çeşitli internet siteleri aracılığıyla Hristiyanlık inançlarının doğruluğunu
Kur’an ayetleriyle kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu süreçte, Kur’an ayetlerini kendi amaçları doğrultusunda yorumlayarak çarpıtma yoluna gitmektedirler. Tüm bu faaliyetleri din özgürlüğü kapsamında serbest olarak gerçekleştirdiklerini iddia etseler de, inanç yayma faaliyetlerinin istismara yönelik olduğu ve hukuka aykırı olduğu unutulmamalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir